İşte başıma geliyor aynı şeyler.
Dışarıdaki mutlu hayatın izleri yanaklarımda birer su damlasına dönüşüyor. Ben neyim? Ne haldeyim?
Neden beni mutsuz eden bunca şeye takılıp kalıyorum. Bir şeyler olmalı
hayatımda; özgür kılmalı beni takılıp kaldığım zırvalardan.
Neden ağlatır beni resmini gördüğüm bir
nevresim takımı özenle düzenlenmiş bir oda içerisinde? Neden boşanır
gözlerimden yaşlar yağmura çalan havanın pus kokusunu hissedince? İçimdeki
bitmek tükenmek bilmeyen huzursuzluk, ellerimden bir türlü çıkmayan ağır
nikotin kokusu ruhumu ıslak duvarlarla örülmüş karanlık bir zindana hapseder de
bu farkına varmayış öldürür beni kuru lavanta kokuları arasında.
Yıllar önce anlamını yitirmiş bir
yaşamak benimkisi. Hayatını ailenin ve sevdiklerinin yanında geçirmek varken
neden bu zoraki hapis; kendi kendine verilen? Ah muhteşem eşeklik! Ah kitap
yüklü ahmaklık! Verin bana tüm nimetlerinizi!.. Ah öyle ya; işlerimizdi bizi
özgürleştirecek olan! Nasıl oldu da birkaç kağıt parçasına müptela olabildik
anlayamıyorum.
Aylardır içimi kemiren bir
huzursuzluk var. Ne yapsam, nereye gitsem, kime anlatsam… Ah bu ben değilim. Bu
işinin kölesi olmuş ahmak, budala; hayır demekten aciz sersem… Hayatının
baharında bu toy delikanlı. Bütün mesele büyüyebilmekte. Peki nedir beni
büyütecek olan? Nedir dertlerime deva olacak olan? Ben miyim dünyayı tek başına
sırtında taşıyacak olan ahmak?
Bir intihar düşüncesi sarıyor
bedenimi; titriyorum en soğuk kış günlerinde çırılçıplak sokağa fırlamış bir
adam gibi. Bu delilik nöbetleri korkutuyor beni anlamsızca. Uzaklarda kaldı
rüyasını gördüğüm hayallerim.
Bu gece ağlayacağım ve gün doğumunda
kahkahalarda boğulacağım. Ruhumu bırakıp ardımsıra, durduracağım vücudumu saran
titreme nöbetlerini. Ve yine göreceğim umursamaz yüzleri, satılmış bedenleri;
ruhumu nefreti saran insanların yüzüne gülümseyeceğim. Bu kadarla da kalmayacak, aptalca şakalar yapacağım, aptalca güleceğim. Bana hükmettikçe kendini krallar ve padişahlar arasında
sayan insanların en iyi soytarısı olacağım. Hayallerini satılığa çıkaran ben için ne yüce bir hayat!..
Hikayeler anlatacağım ve onlardan
nefret edeceğim. Ardından delicesine sevmiş gibi yapacağım onları. Kitaplarda
yazan bütün bilgece sözleri yırtıp atacağım zihnimden.
Akşam olacak her zamanki gibi;
sabahın şuh hatıraları yerini ellerimde titrekliğe bırakacak. Çılgınca
yumruklamak isteyeceğim taştan duvarları ve tahtadan masaları. Bir yumruk ezip
geçecek ruhumdaki en hassas noktayı ve susacağım.
Bu dünya, benim anlayabileceğimden daha fazla acıyla dolu...
"Sinirlerim bozuk bu gece. Çok bozuk. Gitme kal.
Bir şeyler anlat. Neden konuşmazsın hiç. Konuş.
Ne düşünüyorsun? Ne düşüncesi bu? Ne?
Ne düşünürsün böyle bilmem ki hiç. Düşün
bakalım.”
T. S. ELLIOT Çorak Topraklar